Tuesday, July 31, 2007

Dibine kadar

Nereye, neye sorularini sinirlandirmiyor mu "dibine kadar".

ulan dibini bildigimiz mi var, ne diye kandiriyorsun beni, kandirmaya calisiyorsun..

dibini goreyim o zaman gorulcek birsey varsa eger orada. yoksa bana ne dibinden...

dip...

dip dip..

dip dip diiipppp!

uyan artikin...

hadi kalk yerine yat!

iyiyim ben burda..uyuyacam..hem de dibine kadar...

01:11

yasananlar...

gotunu doner, sanki istermiscesine...ama bir yandan reddeder..karsisinda duran kahramanımız sakindir..avini gozune kestirmistir..hafif bir gulumseme belirir suratinda..

nefes alislari artik daha hizlanmistir..bu ne kadar surer bilinmez..uzun olacagi bellidir ama..bir sigara yakar kahramanımız... o buyuk hazdan onceki son sigara..yavas ila hizli arasi ceker nefesi, konumunu bildirmek istemeden..gorenlerin kafasi karisir..

hic istifini bozmaz..arkasini donen daha ne kadar oyle duracaktir..kocaman bir soru isareti? bilmek ister miyiz..

............

istersek bir gün anlatır..!

Tuesday, July 24, 2007

VİRGÜL

Herhangi biri değil ki kuytuya pusu kuran,
O kadar belli ki,
Aniden alip hayatları baska bir seye donusturen,
Sen, Ben değil, O.

Kosup yanına gidemezsin oylece,
Yaklastıkca uzaklasir,
Yalnızlığı secer, saflığı kiletirken,
Sen, Ben değil O.

Onemsiz diye adlandırdık, kaygılanmadı bile,
Sasirinca kendiliğimizde,
Kocaman oldu hayatı paylasirken,
O değil Sen, Ben.

Suclu kim
Sen, Ben, O değil...

Friday, July 06, 2007

O

Dizleri terli, silesi yok
“Seviyor muyum bazen” karnımdan çıkarsam
Neler yapılıyor, yıkılıyor
Kaybolurcasına…

Daha önce geçtim buradan,
İkilik ararken benlik,
Parlayınca anlardı
Evsiz kalırcasına…

Prefabrik bir hayat bu,
Anlatılsa uzardı çokça
Topraktaki delik gibi,
Açılırcasına…

Kusursuz eller var düşümde
Midesi güzel insanlar
Doyurdular zamanı zamanla
Saklarcasına…

Kapalı yerlerin etkisi geçince
Nefes alan onlar
Seni görmedilerse yalnız
Buradaymışlarcasına…

Pay eden hatıralar
İstemediklerimiz,
Geç kalan gözler
Kıpırdarcasına…

Acısı,
Şehveti,
Korkusu,
Hüznü
Ve ve ve
O Kaybolurcasına…

Monday, July 02, 2007

Eski

Eski dedigim degilmis meger,
Zormus anlasilan gec de olsa,
Anlasilan,
Ben olmak yanlizca.

Tirnaklarim sizliyor,
obur yerde olmamak neden,
Unutulan,
Oradaymis sessizce.

Zehir akitmislar icime,
Haberi gelmedi yillarca,
Kaybolan,
Cikiyor gun yuzune.

Olur demek geliyor icimden,
Dogrusu gorulmeyen yerdeyken,
Uzakmis,
Anlasilan Kaybolan Uzakmis..
2 TUR KODESTE BEKLE ya da ÇIKMAK İÇİN 750.000 BOK VER!

Bana sormadılar, size sordular mı bilmem ama eğer sordularsa ya cevap vermeyi bilmiyorsun ya da (ne söyleyeceğini) cevabin yok. Her ikisine de inanmak istemiyorum. Sana da sormadılar muhtemelen…

Mecbur tutulduğun ve ama her zaman oynaman gereken bir oyunun kurallarını kime sordular o zaman? Hadi buna evet dedik iradesizce, peki nasıl oynayacağımıza, ne yönde oynayacağımıza da karıştılar, buna niye cevap veremedik, hayır diyemedik. İki şey geliyor, aydınlanıyor o zaman karşında, aydınlanmaları hafifçe birbirine karışık.

Ya bu oyun değil ya da bizler bu oyunda birer oyuncu değil, oyunun ta kendisiyiz. Hangisi olursa olsun iki kere düşünmek gerek, belki çok.

------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu oyunda birer oyuncu değiliz, oyunun ta kendisiyiz.

Hiçbir şey yapamamamızın,
Hayır diyemememizin,
Harekete geçemememizin temel sorunu da burada yatıyor. Çünkü biraz kıpırdanmaya başlasak, oyunu değiştirebiliriz tabii eğer kendimizi değiştirmeye tutkumuz, gücümüz ve cesaretimiz varsa.

Kendinden başlamak gerek,
Oyundan başlamak.
Ama başlamak gerek artık.

Yoksa bu oyunu-seni değiştirecekler er ya da geç ve sonra;

------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu bir oyun değil…

Kendi tarafımızı, kendi taşlarımızı, kendi kağıtlarımızı seçiyoruz ve daha ötesi yok.

Başlamıyor, orda duruyoruz. Başlamak için yaptığımız her hamle “yapamazsın”, “oyun başlamadı daha” sözleri, hareketleri ve bakışlarıyla, kurallarıyla kesiliyor. Duruyoruz tarafımızda, taşlarımızla, kağıtlarımızla…

O zaman bize tek şey kalıyor, tarafımızda, taş ve kağıtla, hazır olmak.

Çünkü bu oyun başlayacak, er ya da geç, isteseler de istemeseler de.

------------------------------------------------------------------------------------------------
Sonra;


Gene kulaklarda “hayat bir oyun değil mi zaten?” hayıflanma ve aşağılamaları…

Oyun ulan oyun ama senin bildiğinden değil!